İZMİR'İ GERİ ALMAK LAZIM!
*-YOKSULLUK YÜZÜNDEN Son on yılda 19 milyon gencimiz üniversiteyi, yani yüksek eğitimi bıraktı. Çok nedenleri var! Birincisi eğitim ve öğretimi tamamlamanın gerçek yaşamda kendilerine önemli bir katkı sağlayamayacağı. Çünkü; ne iş bulma imkanları var, ne de beklentilerinin yerine geleceği düşüncesi. Duyguları, asansör gibi inişli çıkışlı. Zirve hiç ama hiç görünmüyor, gerek sisten, gerekse kapkara bulutlardan. Ama bunlardan en önemlisi, halkın ifadesiyle ‘Napolyon!’ Bu ne demek? ‘Parasızlık!’ Artık ailenin ekonomik gücü kalmadı. Evladına para gönderemiyor. Gönderse de yeterli olmuyor, bu pahalılıkta. Bir öğün yemekle gününü geçirmeye çalışıyor. Sonunda iflas bayrağını çekiyor, köyüne, evine dönüyor. Özetle, gençlerimize yazık oluyor, dolayısıyla geleceğimize ve bizlere… Bu ne demek? Yoksul halkın çocukları eğitime yaklaşamıyor! Ülkemizin yarınlarını kuracak bu gençlerimiz gelecekleri için kendilerine uygun bir seçenek bulamıyor. Bazı yurtlarda da olumsuzluklar ortaya çıkıyor. Örnek mi? Son olarak, ‘toplum değerlerini yıllarca propaganda aracı olarak kullananlar; Cevizlibağ Atatürk Kız KYK Yurdu’nda kadın öğrencilerin özel eşyaları kurcalanıp sapkınca o eşyalar kullanılırken neredelerdi? Gençlere yaşatılan, gençlerin geleceğini karartmaya çalışanlara acaba ne yapıldı?’ Bakanlık yetkileri; Sanatla, şarkı sözleriyle, kliplerle değil gerçek sorunlarla uğraşmalıdır, diyorum… Söyleyeceklerim bu kadar…
*- ÇEŞME’NİN RÜZGAR!..
Geçenlerde, adının önünde bol sıfat bulunan biri İzmir’de konferans vermiş.
Dediğine göre;
İzmir, Türkiye’nin marka şehir rolünü üstlenmeye en uygun şehir!
Çeşme’nin rüzgârı, Karaburun’un denizi, Urla’nın bağlarını ele almış…
Anlatmış da anlatmış!
Yani aldığı paranın ve ağırlanmasının karşılığını fazlasıyla vermiş.
Peki gerçek nedir?
Uluslararası marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance'ın ‘City Index 2024’ araştırmasıyla bu yılın 100 marka şehri açıklandı.
İlk üçte Londra, New York ve Paris'in yer aldığı listeye Türkiye'den de 3 şehir girdi.
Genel sıralamada İzmir 98'inci sırada yer buldu.
Herhalde adamcağız, bu sonucu bir yerde bulup okuyunca, kendisine de ‘ekmek parası’ çıkmış oldu.
Çünkü; Finance'in ‘City Index 2024’ araştırmasıyla bu yılın 100 marka şehri açıklanırken İstanbul, Antalya ve İzmir yine listede yer almıştı.
Şunu da anımsatayım;
Şehirler tanınırlık, saygınlık ve tercih edilebilirliğin yanı sıra iş hayatı ve yatırım cazibesi, kültür ve miras, bilim ve eğitim, yönetişim, yaşanabilirlik, halk ve değerler, sürdürülebilirlik olmak üzere 7 ana başlık ve 45 alt başlık altında araştırıldı.
*- KIRILAN FİLİZ
Fakat bir de Türkiye’de ilk kez kurulan Turizm Derneği, kısa adı ETİK olan, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği’nin aylardır yaptığı açıklamalara göz gezdirelim…
Son raporun başlığı şöyle:
‘Kırılan filiz: İzmir Turizmi!
İzmir’in her konuda olduğu gibi Turizm’de de ağırlığının düştüğü rakamlarla ele alınmış.
Her şeyi şimdilik bir kenara bırakıp ETİK Yönetim Kurulu Başkanı, TÜROFED Başkan Yardımcısı Mehmet İşler’e kulak verelim:
“Turizm bugün artık alışılmış söylemlerin dışına çıktı.
Yaşam Deneyimi merkezinde artık yatak sayısının daha az cazip olduğu yeni durumda İzmir gibi Yaşam Deneyimi merkezine hitab eden çok ürünü olan şehirler kazanıyor.
Sayısal bakımdan 5 milyon turisti alabilir İzmir’in neler sunduğu ve aldığı tatmin düzeyi önemlidir. Özellikleri itibariyle, ne Antalya ne de Muğla gibi şehirlerle yarışmak zorunda olmayan İzmir, özgün bir şemsiye marka
ile öne çıkmalıdır.
Bu özgün marka olmadan İzmir, Türkiye turizmindeki değerlerde, yüzde 5’leri bulmayan paylara sahiptir.
Bunu artırmak, yarışmakla değil zenginleşme ile olacaktır.
Bunun adı da ‘İzmir’le Yaşamı Deneyimleyin’ veya ‘İzmir seni yaşatır!’ vb, olmalıdır.
Türkiye’nin en modern ve huzurlu şehirlerinin arasında başı çeken İzmir, tarihsel gelişimi içerisinde liman kenti olma özelliğini kesintisiz olarak sürdürmüştür. Bu tarih ve kültür şehri; 8.500 Yıllık Tarihi, Hoşgörü, Lezzet, Doğa, Sağlık, Alışveriş, Sörf, Sanat, Doğal beslenme, gastronomi, Bisiklet rotası gibi onlarca değeri ile İzmir, turizmin sadece yatırım ve sahil merkezli büyümesine kurban edilmektedir.
Tarihin en eski kentlerinden biri olan İzmir aslında bir kent değil, bir Yaşam Deneyimi sunan bir değerler toplamıdır.
Veriler de ortaya koyuyor ki İzmir, rakamlarla özetlenebileceklerden çok fazlasıdır…”
*- FIRSATI DEĞERLENDİRİN (!)
Şimdi ise önceden belirttiğim gibi, ‘Bu fırsatı değerlendirin!’ haberini anlatacak ve yorumlayacaktım, zamanım kalmamıştı.
Yunanlı satıcılar şimdi gözlerini, gözleri yurt dışında olan, varlıklı Türklere çevirdiler.
Nasıl Araplar’a İstanbul ve Karadeniz kıyılarını, Trabzon’u önerip satmak isteyen aracılar varsa aynısı…
Dedikleri şu:
‘399 bin Euro'ya Denize Sıfır bir Villa Satın Alın!
Kendiniz ve aileniz için, güvenli bir şekilde, ücretsiz, yunan golden vize…
90 gün, daha kısa bir süre…
Sıra dışı bir deneyim yaşayın!
Hamptons Yunanistan'da Sadece 399.000 €'dan Başlayan Fiyatlarla Denize Sıfır bir Villa Satın Alın ve Sadece 90 Gün içinde Kendiniz ve 8 Aile Üyeniz için Golden Vize Sahibi Olun!
Etrafı çevrili ve güvenlikli bir yaşam alanında, yaklaşık bir kilometrelik altın kumlu plaj boyunca yaşamanın keyfini sürün.
Dünya standartlarında imkânlar, kristal kadar berrak sular ve zengin kültür, tarihi şehirler, şaraphaneler, UNESCO Dünya Miras Alanları ve nefes kesici bir yaşam tarzı keşfedin…
*- ‘ZENGİN VE BÜYÜLEYİCİ BİR TARİH’
Tanıtım ve reklamlarına devam edelim:
“Yunanistan, 4000 yılı aşan hayat dolu tarihiyle tam anlamıyla bir özgünlüğün zevkine hitap eden bir ülkedir.
Akropolis'in antik kalıntıları ve Olimpos Zeus Tapınağı'ndan Bizans kiliselerine ve Osmanlı camilerine kadar Yunanistan, kültür ve tarih açısından zenginliklerle doludur.
Hamptons'da, Yunanistan'ın zengin tarihi ve kültürü doğrudan yaşayıp deneyimleyerek sadece bir seyirci değil, bu mesafeden bir arada kalabilirsiniz.
Her gün Aristo'nun eserlerinin kaleme alındığı ve Büyük İskender'in oynadığı ve yaşadığı bu topraklarda başladığınızı hayal edin
Yunanistan, antik bütçeler ve modern şehir cazibesinin çekici bir karışımını sunarak herkesin ilgisinin çekilmesinin bir şey olmasını sağlar. Böylesine zengin ve çeşitli tarihe sahip bir ülkede ikamet etmek için bu fırsat fırsatı sunuluyor.
Hamptons'da hayalinizdeki sistemleri dönüştürün.
Meteora'nın İhtişamını Deneyimleyin:
Tarih, Maneviyat ve Doğanın Kesiştiği Yer…”
*- YUNAN VATANDAŞLIĞI
Tabii bu arada önemle vurguladıkları 25 ayrı nokta var.
İşte onlardan örnek:
‘Yedi Yıl Sonra Avrupa (Yunan) Vatandaşlığı,
Yılda 300'den Fazla Güneşli Gün,
Birinci Sınıf Stratejik ve Elverişli Konum,
Yılda 98.000 €'ya kadar varan kira geliri elde edin,
Keyifli olanaklarla kendinizi şımartın,
Yunanistan'ın hareketli ikinci büyük şehri olan Selanik'e sadece 70 dakika, hareketin bitmediği Kavala şehrine ve iki (2) uluslararası havaalanına sadece 10 dakika mesafede bulunan birinci sınıf konumumuz benzersiz bir rahatlık sunuyor.
30 Yıl ve üzeri bir mülk yerine 10 yıl garantili yepyeni bir eve sahip olmanın avantajlarını doyasıya yaşayın!”
Bunlar bana ‘Köylü kızımız Zeynep’i anımsattı!
Kameralar karşısında ne demişti?
’10 yıl önce bir şirket geldi, köyümüzün masalımsı güzelliğini yok etti!’
Türkiye’miz işte böyle!
Yeri değil ama aklıma geldi;
‘Siyasetle ilgilenmeyen aydın insanları bekleyen korkunç bir akıbet vardır;
Cahiller tarafından yönetilmek!^
Bu lafı kim etmiş?
Aristo!..
Ne derler?
‘Hayatın tadını çıkarın,
Baktın onu beceremiyorsun,
Tadını kaçıranı hayatından çıkar!’
‘Çayı, kitapları, Eylül’ü, maviyi, denizi seviyorum.
…Ve tüm adaletsiz insanlardan, eşit derecede uzak duruyorum…’
Sabahattin Ali’ye katılıyorum, aman ‘aldanmayın!’ diyorum…
*- KOLAY KAZANÇ
Kısaca ‘Nadide’ diyerek önem verdiğim isimlerden Nadide Apaydın Akbulut, yaşantısındaki son durumu, benimle paylaşmış:
“İzmir Konak'tan metroya indiğimde çok genç bir kadın görüyordum.
Eli yüzü düzgün, konuşması düzgün biri idi.
Yanında çocuk arabasında da bir bebek vardı.
Gelen geçenden 'bebeğine mama parası!’ istiyordu.
Çoğu kişi inanıyordu ve para veriyordu.
Dün İzmir Şehir Hastanesi otoparkında eşimin yolunu genç bir kadın kesmiş.
Yanındaki arabasında bebekle, eşimden ‘700 lira mama parası!’ istemiş. Ben dışarıda bekliyordum, kapalı mekânlar içimi daraltıyor.
Kadını tarif ettim, ‘evet’ dedi, ‘aynen dediğin gibi genç bir kadın!’
*-DURUM AYNI
Metroda da durumlar aynı.
Hele ki metro tünele girdiğinde çoğalıyorlar.
Çoğunun elinde ya da yanında çocuk var.
Bazılarının elinde, bir sağlık kuruluşundan aldığını iddia ettikleri raporu da göstermek istiyorlar.
‘Sahte mi, değil mi?’ bilemem tabi…
‘Sahte!’ olma olasılığı çok yüksek.
İlgili kurumların konuya biraz eğilmesinin zamanı geldi de geçti.
*- HERYERDE ANSIZIN
Metroyu şöyle bir yana bırakalım.
Herhangi bir yerde yolunuzu kesebiliyorlar.
Kafaları iyi gençler, sizden ‘ekmek değil, yemek parası!’ istiyorlar. Tenhada iseniz telefonunuz ya da cüzdanınız da gidebilir.
Vermezseniz de, bıçaklanıp bir köşeye atılabilirsiniz.
Tenha yerleri de bir kenara bırakalım.
Alsancak'taki çimlerde artık gençler rahat bırakılmıyormuş.
Bir yerlerde çay için, hele ki yemek yemeye kalkın, kesin burnunuzdan getiriyorlar.
Arabanızla ‘ışıklarda durdunuz’ diyelim!?
*- ÇOCUK ENDEKSLİ
İzmirliler bilir nereleri söylediğimi.
Birkaç çok genç kadınlar, ellerinde bir çekçek ve sabunlu su püskürten basit bir şişe hemen camlara atlıyorlar.
Sildikleri camın parası ise yine ‘çocuk mamasına’ endeksli.
Ya da, ‘açız, yemek parası’ vereye gidiyor iş.
Vermezseniz artlarında duran küçük çocuklar da devreye giriyor, çok kişiden duyuyoruz arabayı çiziyorlar…
İzmir benim gençliğimiz İzmir'i değil.
İzmir'i geri almak lazım
Nasıl olur bilmiyorum, ama almazsak İzmir yok olacak!...”
Umuyorum, Emekli Devlet Memuru Nadide Hanım’ın bu söyledikleri, anlattıkları, belirttikleri, ‘kulak arkası’ edilmez…
Önemsemezsek, yarınlarda bu konuyu ele alıp, şikâyet edenler çoğalabilir, maazallah!
Aman ha!...
*-
0 Yorum