O BİR EŞREFPAŞALI
*- İŞTE GERÇEK! Ataşehir’den Ramiz Çetin, ‘Sizi çok severler ama doğum gününüzü hatırlamazlar, sizi çok severler ama başkalarını alttan alıp size patlarlar, sizi çok severler ama hakkınızı vermezler! Anlayacağınız sizi çok severler ve hiç sevmezler!’ diyor. Ayfer Hanım ise; ‘Birine değer verirsen, karşılık alamazsın! İlla adamın ağz. edeceksin, kalbini kıracaksın, ancak o zaman değer verip, sevgini kazanmak için çabalıyorlar.’ Diyerek, içini devam ederken içini döküyor, bize size; ‘Ben sana zaten değer vermek istiyordum, niye ben ‘kıymet bilmezliğinden’ dolayı senden soğuyunca, dibimden ayrılmıyorsun?’ Sanıyorum Ayfer Hanım gibi sevdiği de bizim okuyucumuz ki, sorununu bizimle paylaşmak istemiş… Ama söylediklerinde, çevremizdeki insanlara baktığımızda büyük hak sahibi olduğunu görüyoruz.
*- SİMGE MİMOZA
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutladık.
Birçok kişi günün önemini, nasıl gündeme geldiğini ve nasıl kutlanmaya başladığını anlattı, yazdı.
Zaten yıllardır bu söylenenleri ezberlemiş durumdayız.
Ama birçok yerde konu edilmedi.
Söyleyeyim:
‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün simgesi Mimoza’dır.
Sadece mimoza!
Ne gül, ne karanfil, ne de başka bir çiçek.
Neden mimoza?
Çünkü mimozanın; uçucu çiçekleri ve kırılması zor dalları kadını anlatır.
Üflediğinizde çiçeklerin yaprağının nasıl uçuştuğunu anlamazsınız, çok kırılgan görünürler ama onu dalından koparmaya çalıştığınız zaman öyle direnir ki söküp alamazsınız.
Bunun için kadını simgeler.
Onun için Dünya Emekçi Kadınlar Gününün simgesidir, Mimoza.
*- DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE BİZ…
Gündemimde ve programımda yoktu.
Ama gönderiler arasında görünce ilgimi çekti,
Bir okuyucumuz ‘Dünya Kadınlar Günü ve Biz…’ başlıklı bir yazı ile duygularını ve görüşünü bizimle paylaşmış.
Zamanı fazla geçmediği için ben de sizinle paylaşıyorum.
Bakın Murat Eştürk ne diyor, paylaşımında!
‘Türkiye'de ilk defa 1921 yılında Emekçi Kadınlar günü olarak kutlanmış..
54 yıllık bir sessizlikten sonra !! Birleşmiş Milletler'in ‘Kadınlar 10 yılı’ programından etkilenilerek, ‘Türkiye 1975 Kadın Yılı Kongresi’ yapılmış ve bu yıldan itibaren daha yaygın olarak kutlanmaya başlanmış, sokaklara taşınmış.
Sonra, 12 Eylül 1980 darbesi olmuş, 4 yıl süreyle herhangi bir şekilde kutlanmamış.
1984 yılından itibaren ise çeşitli kadın örgütleri tarafından her yıl, Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış adıyla, ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak kutlanıyor.
Yani, tam 104 yıl önce Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlamışız ve bu 104 yılın ilk 54 yılında sessizce !! kutlamışız…
1975 yılından sonra ise daha yaygın kutlamışız !!
1980 yılından sonra ise 4 yıl hiç kutlamamışız !!
O günden bu güne de kişilerin, kurumların ve kuruluşların PR amaçlı kutlamalarını izliyoruz.
*- TIPKI!...
Tıpkı, Allah'ın her günü tecavüz edilen, darp edilen, öldürülen kadınları izlediğimiz gibi.
Kadınlara her türlü saldırının ata sporu gibi olağan hale geldiği ülkeler, ‘alçak erkeklerin’ çoğunlukta olduğu ülkelerdir.
Bu ülkelerde gerçekleştirilen Dünya Kadınlar Günü kutlamaları ise, bizim ülkemizde ilk defa kutlandığı günden bu güne geçen 104 yılda olduğu gibi ‘rol icabı’ yapılan samimiyetsiz kutlamalardır ve bu alçak erkek egemenliği bitmediği sürece, samimiyetsiz kutlamalar olarak kalmaya devam edecektir.
*- ‘O’ BİR EŞREFPAŞALI
Girit Muhaciri taksici Hasan'ın oğlu bildiğimiz Ferdi, yani Ferdi Özbeğen’den biraz söz edelim.
Ortaokul çağlarında başladığı müzik sevdası, onu 2013'ün Ocak 28'indeki son yolculuğuna kadar hiç bırakmadı. Sanat hayatında da, gerçek soyadını kullandı.
İstanbul'da; tedavi gördüğü Okmeydanı Hastanesi'nde 72 yaşında hayata veda etti.
Babası ile annesinin yolları Başkent Ankara'da kesişmişti.
Annesi Anita, Ermeni kökenli ve Katolik'ti.
Olsun, aşk bu.
Kimse aşktan kaçamaz, kurtuluşu yok.
O yıllarda, evlendikten sonra Türk isimleri kullanırlardı.
Anita teyzemiz de, o yıllarda (Atatürk'ten dolayı) Afet ismini almıştı.
1941 yılında, şimdilerde yıkılıp arsa olarak duran, Eşrefpaşa 648 sokaktaki kapalı Şenocak Sineması yokuşundan aşağıya inişin bitiminde, sol taraftaki 646 sokakta başlayan hayat, efkârını biriktirdi ve içine sığmadı.
1960 yılında mezun olduğu özel koleji sonrasında İstanbul'da başladığı üniversite hayatını, 1963 yılında babasının vefatı üzerine sonlandırarak, profesyonel olarak müzik hayatına başladı.
*- MAL VARLIĞI TÜRK EĞİTİM VAKFI’NA
Kendi adına kurmuş olduğu orkestra ile salonlarda programlar yaparken, 1965 yılında Altın Mikrofon şarkı yarışmasında adını duyurmaya başladı.
1977 yılında bir Longplay çıkardı.
O zamanlarda Eşrefpaşa'da bulunan Kervan Plak'a ziyarete gelen Orhan Gencebay'la tanıştıktan sonra, tamamen İstanbullu oldu ve 1978 yılında Kervan Plak'tan yeni bir Longplay çıkardı.
Sonraları taverna müziğiyle özdeşleşen, bizlere Dılek Taşıyla mutluluklar veren Ferdi Özbeğen, ‘Hani Büklüm Büklüm’ diyerek aramızdan ayrıldı.
Vasiyetinde tüm varlığını Türk Eğitim Vakfı'na bağışlayan sanatçımıza Allah'tan Rahmet diliyoruz.
*- OKUMAMIZ ÖNERİLİYOR
Sağlık ile ilgili neredeyse her gün önemli bilgiler gönderiliyor, paylaşım yapmam için.
Biliyorsunuz, her şeyin başında sağlık gelir.
Bu nedenle özellikle belli yaşın üzerinde olanlar mutlaka okumalı, yani bilgilerini yenilemeli.
İşte günün sağlık haberi;
Belirtildiğine göre, 40 yaş üstü kadın ve erkekler mutlaka okumalı!
İnsanlarda yetişkinlikte ortaya çıkan biyolojik sarkopeni olgusu nedir?
Sarkopeni aslında yaşla birlikte kas kütlesi ve iskelet gücünün kaybıdır.
*- KASLARIMIZ ZAYIFLIYOR
Hadi sarkopeniyi keşfedelim!
1. Ayakta durmayı alışkanlık haline getirmek için... sadece oturmayın! ...ve oturamıyorsanız uzanmayın!
2. Yaşlı bir kişi hastalanıp evinde ya da hastaneye kaldırılırsa, ondan daha fazla dinlenmesini istemeyin, uzanmasını, dinlenmesini ve yataktan kalkmamasını tavsiye etmeyin!
İnsan bir hafta boyunca yatarak kas kütlesinin en az yüzde beşini kaybeder!
Ve yaşlı insanlar artık kaslarını iyileştiremiyor!
Genellikle asistan veya hemşire kiralayan birçok yaşlı insan kaslarını daha hızlı kaybeder!
3. Sarkopeni osteoporozdan daha korkunç!
Osteoporozda düşmemeye dikkat etmelisiniz, bu da kemiklerin kırılmasına neden olur.
Sarkopeni sadece yaşam kalitesini etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda kas kütlesinin azlığına bağlı olarak kan şekerinin de yükselmesine neden oluyor!
*- YAŞLANMA AYAKTAN BAŞLIYOR
4. Kas atrofisini kaybetmenin en hızlı yolu bacak kaslarındadır!
Çünkü kişi otururken veya uzanırken bacaklar hareket etmez ve etkilenen bacak kasları gücünü kaybeder...
Bu özellikle önemlidir!
Sarkopeniye dikkat etmelisiniz!
Merdivenlerden inip çıkmak, koşmak ve bisiklete binmek harika egzersizlerdir ve kas kütlesini artırabilir!
Daha kaliteli bir yaşam için herkesin yaşlılığında hareket etmesi ve kaslarını boşa harcamaması!!
Yaşlanma ayaklardan başlar!
Bacaklarınızı aktif ve güçlü tutun!!
Yaşlandıkça ve her geçen gün yaşlandıkça bacaklarımızın daima aktif ve güçlü kalması gerekir.
*- SADECE İKİ HAFTA
Bacaklarınızı sadece 2 hafta hareket ettirmezseniz, bacaklarınızın gerçek gücü 10 yıl boyunca azalacaktır, bu nedenle yürüyüş gibi düzenli egzersizler çok önemlidir.
Ayaklar insan vücudunun tüm ağırlığını taşıyan bir tür sütundur, bu nedenle her gün yürüyüş yapın.
İlginçtir ki, her insanda kemiklerin yüzde ellisi, kasların ise yüzde ellisi bacaklardadır.
Şu anda yürüyor musun?
Bugün yeterince egzersiz yaptınız mı, yoksa evde bacak egzersizi mi yaptınız?
İnsan vücudunun en büyük ve en güçlü eklemleri ve kemikleri de bacaklarda bulunur.
*- ASLA GEÇ DEĞİL
İnsan yaşamında aktivite ve enerji yakımının yüzde yetmişi ayaklar tarafından yapılır, ayaklar vücut hareketinin merkezidir.
Her iki ayak birlikte insan vücudundaki sinirlerin yüzde ellisini, kan damarlarının yüzde ellisini ve bunlarda akan kanın yüzde ellisini içerir.
Yaşlanma ayaklardan yukarıya doğru başlar, bu nedenle yetmiş, seksen yaşından sonra bile bacak egzersizi yapmak için asla geç değildir
Bacak kaslarınızın sağlıklı kalmasını sağlamak için günde en az 30 ila 40 dakika yürüyün.
Bu yazılanlar yüzde 100 doğru.
Çünkü ben bunun en güzel örneğiyim.
Belki size özellikle evinizde kültür- fizik yaptığınızda ‘Ne yapıyorsun?’ diye çıkışanlar olacaktır.
Siz aldırmayın, yatakta, yataktan kalkarken ve sonrasında yapacağınız kas güçlendirici egzersizler inanın daha sağlıklı ve güçlü olmanızı sağlayacaktır.
*- BİLİYOR MUYDUNUZ?
Geçenlerde bir bal arısının çiçekten bal alırken görüntüsünü görmüş ve paylaşmıştım,
Meğer ne kadar ilgili ve meraklısı varmış.
Hatta bir hanım okuyucum, ‘en iyi ben bilirim!’ deyince, özelliğini anladım.
Çünkü soyadı arılarla ilgili idi.
Ben de size bazı bilgiler verirken, soru sormayı seçtim.
Bir kaşık balın insanı 24 saat yaşatmaya yettiğini biliyor muydunuz?
Dünyadaki ilk paralardan birinde arı sembolü olduğunu biliyor muydunuz?
Balın canlı enzimler içerdiğini biliyor muydunuz?
Bu enzimlerin metal bir kaşıkla temasta öldüğünü biliyor muydunuz?
Bal yemenin en güzel yolu tahta kaşıkla bulamazsanız plastik kaşık kullanın
Balın beynin daha iyi çalışmasına yardımcı olan bir madde içerdiğini biliyor muydunuz?
Balın tek başına insan yaşamını sürdürebilen dünya üzerindeki birkaç yiyecekten biri olduğunu biliyor muydunuz?
Afrika'da arıların insanları açlıktan kurtardığını biliyor muydunuz?
Arıların ürettiği propolisin en güçlü doğal antibiyotiklerden biri olduğunu biliyor muydunuz?
Balın son kullanma tarihi olmadığını biliyor muydunuz?
Dünyanın en büyük imparatorlarının bedenlerinin altın tabutlara gömüldüğünü ve çürümesin diye balla kaplandığını biliyor muydunuz?
Balayı teriminin gelin ve damadın evlendikten sonra doğurganlık için bal tüketmesinden geldiğini biliyor muydunuz?
Bir arının 40 günden az yaşadığını, en az 1000 çiçek ziyaret ettiğini, bir çay kaşığı kadar az bal ürettiğini, ama onun için ömür boyu bir iş olduğunu biliyor muydunuz?
Teşekkürler değerli arılar..!
*- GÜNÜN NEŞESİ
Pazar ayininin sonunda rahip haftalık vaazını şöyle bitirdi,
‘Demek ki, Tanrı adına ne yapmamız lazım?
Düşmanlarımızı affetmemiz lazım.
Şimdi, bu sohbetimizden sonra, aranızdan kaçı düşmanlarını affetti?’
Cemaatin yarıdan fazlası elini kaldırdı.
Rahip sorusunu yineledi...
Bu kez hepsinin elleri havadaydı, önlerindeki yaşlı teyze hariç...
Rahip sordu,
‘Bayan Neely? Hayırdır? Düşmanlarınızı affetmek size bu kadar mı zor geliyor?”
‘Düşmanım yok ki!’dedi Bayan Neely, o titrek ve son derece şeker haliyle!..
Cemaatten uğultular, şaşkınlık nidaları yükseldi, rahip devam etti;
‘Oooo! Bu gerçekten inanılmaz güzel bir şey! Kaç yaşındasınız Bayan Neely?”
‘108!’
Cemaat ayağa kalkıp gözyaşları içinde alkışlamaya başladı...
‘Bayan Neely, lütfen, şöyle yanıma gelir misiniz?
Yavaş yavaş. Aman dikkat...
Hah! Tamammmmm. Lütfen buradan cemaatimize bu işin sırrını söyler misiniz?
Nasıl oluyor da insanın 108 yıl gibi uzun bir ömür zarfında hiç düşmanı olmuyor?..’
Yaşlı kadın, küçük ve titrek adımlarla rahibe sırtını dönüp, cemaate baktı...
‘Hepsi öldü şerefsizlerin...’
Aman siz siz olun, Bayan Neely ile düşünmeyin…
0 Yorum